Toplam yorum: 6000
Bu ayki yorum: 0
E-Dergi
akifakyel tarafından yapılan yorumlar
"Hakikatin peşinde bir rahatsız adam." sanırdım Cündioğlu'nu. Aslında hakikate ile hurafenin bu kadar "birbirinden ince bir çizgiyle ayrışmış" olduğunu bilmiyordum. Hatta sıklıkla içiçe geçtiğini de...
Bir TV programında hurafelerle mücadelesi ile övünen koca(!) adamların karşısında tek başına hurafeleri savunurken gördüm Cündioğlu'nu. Onu anlamayan o koca profesörlerin "Safsata!" yakıştırması yaptığı sözlerini yazık ki pek dinleyemedik o programda. Bu kitap, işte o programda dile getirilmek istenen, ancak hakim ideolojinin pek de hoşuna gitmediği için dile getirilmesi engellenen "hakikatlerin" kitabı.
Kutlu yine varoşlarda. Memleket özleminin iğde çiçeği gibi buram buram koktuğu şahane bir kitap. Tutunmaya çalışanlar, iyiler-kötüler, bir pazar yerinde "küçük" insanların hikayeleri.
Girişteki 5 sayfa uzunluğundaki iğde çiçeği tasviri sonrası Nisan-Mayıs gibi Türkiye'ye gidip iğde çiçeklerini doya doya koklamaya karar verdim.
Yakın tarihe, özellikle de devlet-din ilişkilerine dair ufuk açıcı söyleşilerden müteşekkil. Benim için yeni birçok bilgi vardı, haliyle ziyadesiyle istifade ettim diyebilirim.
Bu kitap, her ne kadar söyleşilerden müteşekkil olduğu için rahat okunsa da, kesinlikle masa başında notlar alınarak okunması gereken cinsten.
Bir dava nasıl yaşar? Dava adamı kimdir? Artık dik durabilecek kimse kalmamış mıdır?
Birçok dava adamı ve dava diyalektiği reddercesine, fizikte idealize edilmiş, eğilip bükülmeyen maddeler gibi kabul edilir. Oysa ki herkes ve herşey irtibat kurduğu kişi ya da nesnelerden etkilenir ve onları etkiler. Sentezin ne tarafa ağır bastığı, başka bir ifadeyle grinin siyaha mı beyaza mı yakın olduğu kişinin duruşu ile alakalıdır.
İşte bu şekilde kaybolan insanlar, unutulan davalar ve onların -tabii- acıları bu kitabın konusu.
Şimdiye kadar okuduğum her kitabı gibi bunda da hikayeye girer girmez insanı sarsıyor Kutlu, sonunu getirmek istemiyor okuyucu.
Muazzam bir Kutlu kitabı daha. "Sınıf atlama" derdinde insanlar, şehirlerin yakıcı, insanı yutan doğası, her daim kaybedenler, paranın ne din, ne iman, ne de değer tanımaması...
Basit bir "Köye özlem" ya da "Yenilgiler" kitabı değil, daha fazlası. "Biz buraya nasıl geldik?" sorusunun cevabı.
Türkiye'nin her anlamda çalkantılı 70'li yıllarına bambaşka bir perspektiften bakabilmek için mutlaka okunmalı. Sadece mukaddimesi için dahi alınabilir. Dağlardan kekik kokuları getiren rüzgarı dahi hissedeceksiniz.