E-Dergi

Muazzam bir kriminal roman.Bakmayın 600 küsür sayfa,tuğla gibi bir kitap olduğuna.Elinize alıp bitirmeden yerine koymanız o kadar güç ki...

Kitabın ana karakterleri Milenyum Dergisi yazarı Mikael Blomkvist ve çılgın bir antikahraman tiplemesi olan Lisbeth Salander.Birbirine bu kadar ters iki tipin birarada çalışması dahi hayalgücünün sınırlarını zorluyor.

Kitaba aile ağacı eklenmiş olması iyi olmuş,zira Vanger Ailesi'nin akrabalık bağlarını akılda tutmak mümkün olmuyor.Vurucu değil de,ikinci kitabı bir an evvel almayı gerektiren bir final yapılması ise işi daha da sürükleyici ve bağlayıcı hale getiriyor.

Yazarın kendisi,feminist hareketleri destekleme ve sol tandanslı bir yayın organı neşretmenin doğal sonucu olarak,kitapta bolca feminist mesajlar vermekte.Bunun aslında kitabın ismi ile de bağlantısı var.Zira orjinal ismi "Kadınlardan Nefret Eden Erkekler".

Bu müthiş kitabı ve devamını mutlaka ama mutlaka okuyunuz.

Bu tarzda çok kitap okudum,ama bu kadar baştansağma hazırlananı görmedim.Evet,bilgiler doğru olabilir.Evet,emek sarfedilmiştir,fakat bu kadar kopuk,konu bütünlüğünden uzak kitap hazırlanmaz ki.Tüm konulara bu kadar ufak bir kitapta istese de değinemez bir yazar."Değinirse" bu sonuç ortaya çıkar.

Bilderberg ile ilgili bölümü sözgelimi.O kadar şey okuduğum Bilderberg hakkında,her zaman ismi ön planda olan Daniel Estulin gibi isimlere hiç değinilmemiş ve o bölüm acayip yüzeysel geçilmiş.

Bu kadar darmadağan,baştan sağma hazırlayacağına,topladığı bilgileri tasnif ederek,her bir bölüm için daha derin,ayrı ayrı kitaplar hazırlasa imiş daha başarılı olurmuş.

Bu konu hakkında tamamen,hiçbir fikri olmayan birisine cazip gelebilir.Fakat daha evvel bu ve benzeri kitaplar okuduysanız,bir-iki bölüm dışında sıkıcı gelecektir.

Ünlü yazar Knut Hamsun'un en başarılı eseri.Carl Spitzeweg'in tasvir ettiği "Fakir Şair" tablosuna benzer bir hayat sürdüren kahramanımız,gururundan,inandığı değerlerden açlığa rağmen taviz vermemekte,bunun yanısıra,bu çağda güzel hasletlere sahip olmanın tek başın yetersizliğine de değinmektedir.Hayatın en acımasız yanı olan paranın bir yazarın hayatındaki yerine dair farklı bir bakış açısı sunuyor.

Açlık,bir insanın en ağır imtihanlarından birini en iyi ifade eden,müthiş bir eser.Bir de yayınevi,kitabın kapağındaki resme dair bilgi verseymiş,tadından yenmezmiş.

Kemal Sayar'ın kaleminden harika öyküler.İç atıcı,sarsıcı,bazen ise gerçeküstü,bol "yağmurlu" hiayeler.

Varolmak sancısı çeken,"hayatın girdabında bocalayan" insanlara dair.

Modern hayatın hızlandırılmış yaşam tavsiyelerine karşı,ayakları yere basan,insanın doğasını gözönünde bulundurarak kaleme alınmış hikayeler.Aslında her biri birer tragedya.Ve fakat ümitsiz değil,bilakis ümit aşılıyor okuyanına.

Psikoloji profesörü olmasının yanısıra öyküleme becerisi de müthişmiş.Kesinlikle kitaplığınızda bulunmalı bu eser.Ve tabii diğer Kemal Sayar kitaplarını edinmeye de vesile olacaktır.

Hakan Albayrak'ın Sezai Karakoç'a ait "Dicle-Fırat Federasyonu" fikrini temele alarak,İslam Birliği'ne giden yolda ilk adım gördüğü "Türkiye-Suriye Birliği" ne dair düşünceleri,bu hususta gerçekleştirdikleri(onun ve mensubu olduğu kuruluşların) ve Suriyeli veya diğer Arap Ülkeleri'ne mensup isimlerin düşüncelerinin yer aldığı toplama bir eser niteliğinde.

İslam Birliği'ne çekirdek olarak evvela Suriye ve Türkiye'nin birleşmesinin hangi tarihi ve reel politik dayanakları olduğuna dair ufuk açıcı bir eser.Türkiye'nin özellikle bu günlerde "eksen kayması" adıyla anılan değişimini doğru okuyabilme,ideolojik saplantılardan arınma adına kesinlikle okunması gereken bir eser.