Büyük Hun Devleti’nin Kurucusu
TEOMAN HAN
376 sayfa
“Ben Hun Tanhusu, Teoman Han…
Zoru zorladım, zoru kolay kıldım.
Gök Tanrı’nın izniyle başarmam gerekenleri bir bir başardım.
Yazgı böyleydi. Budunumun yücelmesi, tuğların yükselmesi, bayrağımızın dalgalanması gerekiyordu.
Gök böyle buyurmuştu.
İnanmakla başladı her şey. Önce ben, oğuşum, boyum, ardından bütün budunum…
‘Biz Hun budun, sıradan işler için yaratılmadık! Acun, yönetilmek üzere bizi bekliyor. Devletimizi kuracak, töremizi yerleştirecek ve gücümüzü etkin kılacağız! Devlet olmak, kalıcı olmak bizim kutumuz.
Bütün diğer budunlar, uluslar bize uymak zorundalar.’
Buna inandım. İnandırdım!
Kolay değildi.
İlk başladığım günün, başardığım gün olduğunu biliyordum.
İlk sözler, ilk uyanlar, ilk inananlar…
Sonrası…
Birleştik. Birleştikçe güçlendik…
Güçlendikçe yayıldık.
Devlet olduk.
Adımızı silinmez kıldık.
Töremizi yıkılmaz kıldık.
Ötüken Yış’ı değişmez yurt kıldık.
Sonrası…
Benim soyumdan gelenler elbette kurduğum devleti daha ötelere taşıyacaklar.
Benimle başladı, benim soyumdan gelenlerle sürecek.
Gök sonsuzluğunda sonsuz olacak varlığımız.
Yüce bir destanın yalnızca bir parçasıyım ben!
Ne mutlu…”
Büyük Hun Hakanı
METE HAN
648 sayfa
“Hunlar; Gök’ün gururlu çocuklarıdır!”
Hunlardan söz ederken, böyle yazmaktadır, kadim Çin tarih kaynakları.
Mete Han, “Gök’ün gururlu çocuklarını” yüksek ülkülere taşıyan, onlara, “Acuna egemen olma” düşüncesini aşılayan hakandır.
“Tam yirmi altı devlet aldım! Yirmi altı budun üzerine han oldum!” diyerek belirtmiştir bu düşüncesini.
“Bütün yay çeken budunları Hun yaptım!” diyerek, birleştirici bir Türk milliyetçiliğinin ilk tanımını yapmış, TURAN’ı gerçekleştirmiştir.
Büyük Hun İmparatorluğu’nu kuran Hun Hakanı Mete Han’ın görkemli yaşamını anlatan, tamamen tarihi gerçeklere dayanılarak yazılmış bu roman, Kadim Türk Tarihi’nin çok önemli bir dönemine ışık tutmaktadır.
Mete Han’ın Oğlu
KİOK HAN
352 sayfa
KİOK HAN, Büyük Hun Tanhu’su METE HAN’ın oğludur.
Hun budunu yücelten, Büyük Türk Hanı Mete Han’ın M.Ö. 174 yılında ölümü üzerine Hun tahtına oturmuştur.
Büyük Hun İmparatorluğu’na, M.Ö. 160 yılına kadar, 14 yıl hanlık yaptığı bilinmektedir.
Hun tahtının üçüncü tanhusu olan Kiok Han, güçlü bir yönetim göstererek, atasından devraldığı sınırları genişletti. Türk devlet anlayışına ve yönetimine büyük katkılar sağladı. Önemli yenilikler yaparak devletini güçlendirdi.
Pek çok ilk uygulamanın temsilcisi oldu.
Tarihi kaynaklar, onu, atası Mete Han’a yaraşır, büyük ve değerli bir Türk hanı olarak anarlar.
Bu roman, tarihi gerçeklere bağlı kalınarak, adı pek bilinmeyen yiğit Türk hanının seçkin yaşamını anlatmaktadır.
HUN KARTAL SAVAŞCISI
320 sayfa
Atını yorma. Güçten düşmesine fırsat verme. Unutma, en yakın yoldaşın odur.
Atın yoksa sen bir hiçsin.
Yayını koru. Mutlaka yedek yay bulundur yanında.
Yayın yoksa sen bir hiçsin.
Hızını koru. Her sefer bir öncekinden daha hızlı, daha hızlı olmak zorundasın.
Hızlı değilsen sen bir hiçsin.
Yanındaki yoldaşındır. Sen ve yoldaşların birlikte güçlüsünüz.
Yoldaşın olmazsa sen bir hiçsin.
Kartal Savaşçıları, Hun ordusunun gizemli, güçlü, yiğit erleri. Erliğe soyunan her kişinin varmak istediği ufuk. Teoman Tanhu’nun töresini kurduğu, Mete Tanhu’nun sağlam temellere dayandırdığı, her zaman savaşa hazır tutulan birlik. Hun budunun en seçme erlerini barındıran savaş gücü. Yenilmez ordu. Çinlilerin ve bütün Hun yağılarının en büyük korkusu.
Kendince özel giysileri, başlıklarında taşıdıkları kartal tüyü ile diğerlerinden ayrılmaları, donanımları, pusatları, imleri olan yapı. Erleri seçkilerle belirlenen ve us almaz eğitimlerden geçen savaşçıların birliği.
“Kim istemez ki onlardan olmayı?”
Hun Çağından Bir Ulu Kahraman
ÇOCUK HAN
472 sayfa
Kimse ondan böyle bir us beklemiyordu.
Kimse ondan böylesine güç beklemiyordu.
Çünkü çocuktu.
Kimse ondan böylesine öç duygusu beklemiyordu.
Kanı öç diye vuruyor, yüreği öç diye atıyordu.
Onun yüreğinde, ulu ulu atası Mete Tanhu’nun düşleri yatıyordu.
“Kimse kalmayacak geride.
Hatta bir tek hayvan bile.
Biz buraları boş olarak bıraktık.
Boş olarak geri alırız. Bir tek dikili taş kalmayacak. Alın, yıkın, yakın!”
“Buyruk, Ulu Tanhu’nun!”
İnandılar Hun erleri. Çocuk Tanhu’yu sevdiler.
Onlar gibi düşünüyordu.
Onlar gibi anlıyor, konuşuyordu.
Onlar gibi yapmak istiyordu. Onlar gibiydi. Onlardı.
Baş Eğmeyen Gök Soylu Hun Hakanı
ÇİÇİ HAN
712 sayfa
Çiçi Han…
Baş eğmedi. Hiçbir güç onu özgürlüğünden vazgeçiremedi.
Çin’e bağlanmayı reddetti. Kandaşı Hohanyeh Han ise Çin’e bağlanmayı onursuzluk saymamıştı. Çiçi Han ona karşı çıktı, savaştı.
Sonrasında…
Atası Mete Han’ın izinde çizmeye çalıştı yazgısını. Onun düşlerine tutundu.
Önce günbatısına yönelecek, ordu toplayıp güçlenecek ve kutlu başkent Ötüken Yış’ı geri alacaktı.
Günbatısını yeni bir ülkü olarak sundu budununa.
Acuna bakışını ve göç yönünü değiştirdi.
Yerleşip tutunmak, kök salmak ve bir daha yerinden kopmamak adına bir kale yaptırdı.
Düşleri uğruna büyük bir adım daha atmıştı ancak…
Çiçi Han’dan çok korkmuştu Çin.
Çin, gündoğusunun en ucundaydı. Çiçi Han ise devletini günbatısında kurmuştu. Şayet güçlenirse, gündoğusuna döner ve Hunlar için yeni bir Mete Han dönemi başlatabilirdi.
Destanları Hunlar yazardı.
Çin ise bu destanlardan korkardı.
Bir destanla başlamıştı her şey!
Bir koca budun, varoluş nedenini bu destana bağlamıştı.
Çiçi Han yeni bir destan oldu düşleriyle.
Budunu, bu destana tutundu.
Bugün bu toprakları yurt tutuyorsak ve özgürsek, Baş eğmeyen Çiçi Han’ın destanı yazıldığı içindir!
HUNLARIN ÇILGIN TARİHİ
Hunlar da Çılgındı
528 sayfa
“Bu bir tarih kitabı değil, tarihe bakış kitabıdır!”
Altaylarda başlayan bir çılgınlık öyküsü… Ötüken Yış’ı destanlaştıran tutku… İlk varoluş ve ilk yükseliş…
BÜYÜK BİR İMPARATORLUK… HUNLAR…
Tanrı, hakanlarına kut vermiş, devlet olmalarını buyurmuştu. “Kut, Güç, Üleş” İlk yapılanmanın öncü töresiydi.
Çılgın ruhları ile kutlu buyruğun ardına düştüler. Gök’ü yaratıldıkları yer olarak bellediler.
Güçlü atları, güçlü yayları vardı. Bir düş sunuldu onlara. Bu düşe dört elle sarıldılar!
Zor bir coğrafyada yaşıyorlardı. Dört bir yanları kalabalık ve güçlü yağılarla çevriliydi.
Sayıları azdı. Ama çılgındılar! Bu çılgın ruh onları var etti. Yüceltti.
Kendilerini, “Gök’ün gururlu çocukları” olarak nitelendiren HUNLAR... Tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurdular.
Bu kitapta anlatılanlar; Türklüğün doğuşuna, MÖ. 3000’lerden itibaren kesintisiz süren destansı Türk tarihinin başlangıç çağlarına bir ışık tutmaktadır!