43. sayımızla huzurlarınızdayız.
Bu sayıda, edebiyatın coğrafyalar arası yolculuğuna, farklı kültür ve anlatı geleneklerinin dilimizdeki yansımalarına birlikte tanıklık ediyoruz. Uzak Doğu edebiyatı, sadece coğrafi olarak değil, kültürel kodları, felsefi altyapısı ve anlatı biçimleriyle de bizden uzak gibi görünen ama bir o kadar da yakın olabilecek bir zihin dünyası sunuyor. Japonya, Kore ve Çin edebiyatlarının Türkiye'deki karşılanma biçimlerini, tematik derinliklerini ve anlatı zenginliğini masaya yatırıyoruz. Ayrıca şu soruyu soruyoruz: Neden son yıllarda Asyalı yazarlara karşı hem ülkemizde hem de dünyada bir ilgi oluştu?
Dosyayı, mutfak ekibimizden Rumeysa Betül Tuncay ve Mustafa Diker hazırladı. Dosyada Tanizaki'den Kawabata'ya, Han Kang'dan Sei Shonagon’a, modern anlatıların yanı sıra klasik biçimlerin günümüzdeki yankılarını da izliyoruz. Dr. Naoki Yamamoto’nun Japon edebiyatına dair gözlemleri, Prof. Dr. Sırrı Göksel Türközü"nün Han Kang yorumu, Latife Khatri'nin manga anlatıları ve Sevde Öztürk’ün Kore edebiyatı üzerine değerlendirmeleri; dosyamıza hem içerik hem ufuk kazandırıyor. Şeyma Acar Sevimli ise Haiku şiirinin sadelikle gelen derinliğine dikkat çeken yazısıyla, okuma deneyimimizi doğayla ve zihinle buluşturan bir alan açıyor. Dosyanın sonunda yer alan “Uzak Doğu Edebiyatı Okuma Rehberi” ise, hem yeni başlayanlar hem de derinleşmek isteyenler için kalıcı bir kılavuz niteliğinde.
༺༻
Bu sayıda edebiyat türlerine ve biçimlerine dair düşünmeye çağıran yazılar dikkat çekiyor. Mehmet Akif Öztürk, öykü ve deneme türü arasındaki geçişkenliği ele alırken, Yağız Gönüler anlatmanın hem bir hediye hem de bir iç yolculuk olduğunu hatırlatıyor. Abdullah Harmancı, çocuk edebiyatına dair eleştirisini sert ama yerinde tespitlerle kaleme alıyor; çocuklara yönelik üretimin yalnızca “kitap basmak” olmadığını, edebi değer taşıması gerektiğini vurguluyor.
Yıldız Ramazanoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Filistin ve Suriye özelinde, mazlum coğrafyalardaki insan hikayelerine dair ahlaki ve insani sorumluluğumuzu edebiyatın tanıklığında bir kez daha düşünüyoruz. Söyleşi sayfalarımızda ayrıca TİKA başkanı Serkan Kayalar ve diksiyon alanındaki çalışmalarıyla bildiğimiz Seher Aydın Yıldız var.
Galip Çağ’ın yazısı, bireyler üzerinden değil, bir bütün olarak aile üzerinden kurulan bir tarih anlatısına dikkat çekiyor. Türkiye’de az rastlanır bir tür olan prosopografi yaklaşımını hatırlatıyor. Ezgi Alkan Tuzcu’nun Tanpınar’ı yeniden yorumladığı “Saatleri Ayarlamak, Zamanı Anlamak” yazısı, zamanın hem bireysel hem edebi anlamını sorgularken Salih Zeki Meriç’in Aziz Mahmud Hüdayi'ye dair yazısı da kültürel hafıza ve maneviyat ekseninde geçmişle bugün arasında güçlü bir köprü kuruyor.
Yeni sayımızda sizleri kültürler, coğrafyalar ve türler arasında düşünmeye, şaşırmaya ve derinleşmeye davet ediyoruz. Sizleri hem edebiyatın hem de düşüncenin izini sürebileceğiniz çok sesli ve çok yönlü bir içerikle baş başa bırakıyoruz.
Eleştiri ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz: okur@okurdergisicom
Bir sonraki sayıda yeniden görüşmek üzere.